Kafama göre, dağınık bir yazı yazacağım. Bütünsellik ya da kompozisyonvari bir yazı beklemeyin, o havada değilim şu an:) Hadi başlayalım.
Yazıma usulen şu cümleyi yazarak başlayacağım. Yazdıklarım okurların %80’i için geçerlidir. %20’i üstüne alınmasın lütfen:) Bu şekilde yazmam gerekiyor çünkü bu %80 dilimdekiler yağmurun altında yürürken ıslanmak istemeyenler, damlaların arasından akrobatik hareketler ile kurtulacağını sananlar:) Islanmadan yağmurun altında romantik yürüyüş yapmanın mümkün olmadığını biraz anlatmak lazım. O yüzden, biraz ıslatalım %80’ni.
Bu arada, yüzde yirminin içinde gizlenen bir kesimin de aslında bu %80’nin içinde olması gerektiğinin farkındayım ama şimdilik ses çıkarmayacağım. Oran iyi çünkü yüzde 80’ne yüzde 20’i.:=)
Gerçekleri Şoke Eden Beklentiler
Hem ucuz olsun, hem İngilizce olsun, hem kaliteli olsun, hem YÖK denkliği olsun, hem de giriş sınavı olmasın. Giriş sınavı olsun ama kolay olsun… Haddini bilmemek kötü bir şey arkadaşlar:)
Hayatın (dolayısıyla devletin ve YÖK’ün) tanıdığı ikinci bir şansı küstahlık yaparcasına vasatlığa indirmek inanın hayrınıza olmaz. Avrupa’da Türkiye vakıf üniversitelerinde sunulan tıp eğitimine nazaran daha ucuza ya da aynı maliyete alabileceğiniz bir tıp eğitimi için tek yapmanız gereken biraz İngilizce öğrenmek ve lise biyoloji, kimya bilginizi tazelemektir. Eğer gerçekten yurtdışında tıp okumak istiyorsanız tabi!
İngilizce Dili Meselesi
Arkadaşlar, size B1 İngilizce seviyesi ile tıp okuyabilirsiniz diyenlere bence fazla itibar etmeyin. (sizin de pek aklınıza yatmıyor bu durum tabi ama talep edilen dil seviyesi B1 ise başaracağınıza olan inancızı artırıyor ve kulağınıza hoş geliyor olsa gerek ki hiç de sesinizi çıkarmıyorsunuz maşallah:)
Avrupa’da iyi premed okulları öğrenciyi B1 seviyesinde almakta bile tereddüt ederken siz B1 ile tıbbı okumayı düşünüyorsunuz. Adamlar diyorlar ki biz B1 ile tıp hazırlık eğitimi bile vermek istemiyoruz ama sen yürek yutmuşçasına altı yıllık tıp eğitimine adaysın! Kulağınıza küpe olsun, İngilizce dil seviyesi B2 olmayan kişilere alan dersleri anlatılmaz! Tavlada çok iyisiniz ve karşınızda iyi olduğunu iddia eden ama oyun esnasında iyi olmadığını fark ettiğiniz bir kişiye ne yapmak istiyorsanız B2 altında olan bir kişiye ders vermek zorunda kalan hoca da size onu yapmak ister:)
Bir de şu dil kurslarından ya da yıllarca paranızı alan özel okullardan (tüccarlardan) aldığınız B2 sertifikalarınızı da temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp başvuracağınız okulların önüne getirip durmayın.
Kendinize ve başvuru yapacağınız tıp okuluna bir iyilik yapın ve İngilizce diline hakim olduğunuzu gösteren IELTS, TOEFL gibi uluslararası sertifikalar alın.
Bu arada Türkçe yani ana diliniz ile aranız nasıl?:) Bu soru ne alaka diyenleri duyar gibiyim. Ana dilinizde olmadığınız bir seviyeye yabancı bir dilde gelmeniz zor da... O yüzden, sordum sadece.
İlk Düğmeyi Yanlış İliklemek
Dünyada çocuğu illa üniversite okusun diye bizim kadar direten ikinci bir millet yoktur! Çocuğum yurtdışında okuyacaksa tıp falan okusun yoksa değmez diye düşünen ikinci bir millet de yoktur:) Bunu her duyduğumda aklıma hep şu soru gelir. Bir insanın kendi memleketinde, kendi ana dilinde yapamadığı bir şeyi yabancı bir ülkede, kültürde, ortamda ve en önemlisi yabancı bir dilde yapabileceğine dair inancı nereden kaynaklanmaktadır?
Normalde lise hayatı boyunca oğlum/kızım bilgisayar mühendisliği, mimarlık ne bileyim ya da psikoloji okuyacak diye anlatan bir anne-baba, nasıl oluyor da üniversite sınavı sonunda bu bölümlerden biri gelmediğinde ve yurtdışında çözüm aramaya başladığında üniversite sınavında daha yüksek puanlar alması gereken ama alamadığı bir bölüm olan tıp eğitimine yönlendirebiliyor çocuğunu? Espiri falan yapmıyorum:) Hakikaten merak ediyorum bu kafa yapısını…
Bu arada, genelde çocuğa soran falan da yok ha. Parayı ben vereceksem tıp okusun evladım, hem ben de akrabaların yanında ya da kahvehanede hava basarım diyen sayın veliler inanın düğmeyi yanlış ilikliyorsunuz, sonra da bu gömlek iyi durmuyor deyip durusunuz…
Evlat aslında rahat bırakılsa, belki de ailenin ya da çevrenin saçma sapan beklentilerinden kurtulacak ve kendi hayatı için en doğru bölüme karar verecek ama yok, bırakmayız. Çevrenin, ailenin beklentileri doğrultusunda ya da baskısı neticesinde bu tıp yurtdışında okunacak! Peki, bu bağlamda velileri şu birkaç kelime üzerinde düşünmeye davet edelim mi?
1.Kariyer Nedir?
2.Yaşam nedir?
Çocuğun kendi hayallerinin peşinde koşması ve kendisine ait bir ideayı gerçekleştirmesi midir yoksa sizin kendi hayallerinizi çocuğunuz üzerinden gerçekleştirmeniz ve geçmişiniz ile farkında olmadan hesaplaşmanız mıdır? Ne diyor Halil Cibran, çocuklarınız sizin çocuklarınız değil…
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları onlar.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler.
Ve sizinle birlikte olsalar da size ait değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. Çünkü ruhlar yarındadır, Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları Kendiniz gibi olmaya zorlamayın. Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür. Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde saygıyla eğilin çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
3.Mutluluk Nedir Desek?
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin diyor ya Nazım. Peki, sana ait olmayan bir hayatın mutluluğunun resmini çizebilir misin sayın veli? Bi düşün bakalım…
4.Sorumluluk Nedir?
Hayatın anlamdır! Hayat, sorumluluk demektir. Ve sen sayın velim, çocuğuna sorumluluk alma duygusunu vermiyorsun maalesef. Yani, onun hayatını ona vermiyorsun. Bunu da bir ara çay içerken düşün sevgili velim benim.
Yerel Dili Küçümseme / Ciddiyetini Kavrayamama
Kendini ve dolayısıyla haddini bilmek! Neden tıp diye sorduğumda cevabını vermekte zorlanan sevgili yurtdışı eğitim adayı arkadaşım. Hadi İngilizce dilini hallettin diyelim. Hazırlık esnasında medikalde de iyi bir kelime hazinen oluştu. Pek inanmıyorum ama diyelim. Peki, gittiğin ülkenin yerel dili meselesi çıktı şimdi de başına. Onu da en az gerçek anlamda B1 seviyesinde öğrenmen lazım. Önemli çünkü klinikte lazım sana, elzem. Duyamadım? Klinik esnasında asistanlar falan tercüme eder ben de bir şekilde işi çözerim mi diyorsun? Olur, neden olmasın ama bir defa olur iki defa olur. Aylarca napacaksın peki? Düzgünce yaparak öğrenir insan taklit ederek ya da yarım yamalak yaparak değil. Zaten bizim millet olarak en büyük sorunlarımızdan biri de bu galiba. Olmasa da oluyormuşçasına davranmak! Ama iyi bir şey değil bu, bir yerde patlarsın!
O yüzden sana bir abi tavsiyesi. İlk üç sene tıp eğitimi aldığın ülkede halkın içindesin ve oranın sahibi onlar. Onların dilini çabuk öğren, kabul edilebilirliğin artar. Kendinden pay biç. Yabancının biri sana o tatlı şivesiyle merhaba, nasılsın dediğinde öpüp başının üstüne koyasın var onu demi . He, aynı mesele…Aidiyet, bulunduğun kültüre saygı içinde yaşadığın toplumun dilini konuşmaktan geçer. Altı sene ordasın, orda olmanın hakkını ver.
Belki uzmanlığını da orada yaparsın, belli mi olur ki uzmanlıkta en önemli şart yerel dil seviyen olacak. Ya uzmanlık yapmasan bile insan 6-7 sene kaldığı ülkenin dilini istemese de en kötüsü C1 seviyesinde öğrenir ya. Haksız mıyım? Biz de doktorumuz İngilizceyi şakır şakır konuşmanın yanında Macarca biliyor, Çekçe biliyor, ne biliyim Bulgarca biliyor diye göğsümüzü gere gere hava atarız. Hadi, mahrum etme bizi bu gururdan.
Ücretli Olunca Şansının Yüksek Olduğu Kanısına Kapılmak
Dünya genelinde kısıtlı tıp fakültesi vardır. Fakat farklı ülkelerden senin gibi doktor olmak isteyen binlerce insan var. Rakipler dişli yani. Çoğu AB bölgesinden, Büyük Britanya’dan ya da ABD’den. Yani EUR ya da USD ile dertleri yok. Dolayısıyla senin ya da para veriyorsak tıp okusun diyen velilerinin şu kadar para ödeyecaz, bir şekilde okur tıbbı cümlesi buralarda ters teper. Anlayacağın sevgili doktor adayım, para her şeyi çözer cümlesi bu durumda fazla geçerli değil.
Yurtdışında Tıp Okumak İçin Fırsatlar Sunan Ülkelerin Küçümsenmesinin Faturası Ağır Oluyor
Yurtdışında tıp okumak için fırsatlar sunan ülkelerin iyi yönlerine odaklanmak, alınması gerekenleri almak yerine ülkemizde bazı destinasyonlar için kahvehane lakırdısından öteye geçmeyen toptancı yaklaşımlar sergilendiğine yıllardır şahit olmaktayız. Üzücü olan, yurtdışında tıp okumak isteyenlerin de bu boş lafları esas alarak meseleye yaklaşmalarıdır.
Arkadaşlar, unuttuğunuz bir şey var. O da küçümsediğiniz ülkede tıp okumak için başvuru yaptığınızdır. Yani hayalinizi o ülkede gerçekleştirmeyi hedefliyorsunuz. Diğer unuttuğunuz bir konu da bu ülke/ülkelerin kendi iç dinamikleri ve uluslararası bir duruşu var. Sen oraya gideceksin (giriş sınavını verirsen tabi) ve diyelim yılda 20,000 EUR harcayacaksın diye bu ülke ayakta kalıyor zannetme!
Bir örnek vereyim.
Sırbistan deyince genel çerçevede olumsuz yaklaşımlar duyarsınız (gidip görmeyenlerden özellikle) Fakat Belgrad Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Avrupa’nın ve dünyanın saygın fakültelerinden birisidir mesela. Ve yıllık sadece 20 yabancı öğrenci alır. Benim için şahsen önemli olmasa da muhtemelen sizin için önemli olan YÖK'ün kabul ettiği derecelendirme kuruluşlarınca dünya sıralamalarına bakabilirsiniz mesela.
Bu arada Belgrad kişiliği ve sunduğu dinamik hayat tarzı ile ülkemizdeki birçok şehre toz attırır ya orası da ayrı konu.
İkinci bir örnek vereyim.
Bulgaristan tıp okullarının YÖK denkliği var mı? Bi oluyor bi olmuyor. YÖK ile dans edip duruyorlardı düne kadar. Artık YÖK kendi başına dans ediyor çünkü Bulgaristan bu sorunlu aşktan bıktı.
Peki, sizce YÖK denklik vermeyeceğim dedikten sonra Bulgaristan’ın yabancı öğrenci açığı mı arttı? İnanın bana umurlarında bile değil. Her Bulgar tıp fakültesi rahatlıkla kontenjanını dolduruyor hatta bu işi öğrencileri eleyerek yapıyor. Bu sene 2024 yılında 1360 yabancı öğrenci başvuru yaptı Plovdiv Tıp Fakültesine mesela. İçlerinden sınav sonucu sadece 280 aldı. Aynısı Sofya Tıp Üniversitesi ya da Varna Tıp Üniversitesi için de geçerli. Dolayısıyla bizim küçümsediğimiz ülkeler ve bu ülkelerin tıp fakülteleri Avrupa’nın diğer ülkelerinden, İngiltere ve Amerika’dan gelen öğrenciler ile doluyor zaten. Yani, biz kabul etsek de etmesek de oralarda dünya bizsiz dönüyor!
Üçüncü örnek vereyim hadi.
Macaristan. Ne yani, Macarlar Türk’tür tezi ile ya da bizi severler diye sana giriş sınavında iltimas mı geçileceğini zannediyorsun! Veya Çekya Avrupa’nın en atesit ülkesiymiş deyince Çekya çok alınıyor ve aaa bize Türk öğrenci gelmeyecek artık diye oturup ağlıyorlar mıdır sizce!
İşin aslı, Türkiye’de sistem ya da başka bir gerekçe ile edinemediğiniz bir yeri Avrupa coğrafyasında bulduğunuzda oranın hakkını vermeyi, hayallerinize dönük çalışmayı ve stratejik düşünmeyi öğrenin. Ancak o zaman başarılı olursunuz! Zaten Schengen Bölgesinde eğitim alıyorsun, gez toz biraz. Ön yargılarının nasıl da kurbanı olduğunu erkenden fark et ve ona göre kendine çeki düzen ver. Yola çıkmak olan yurtdışında tıp okumak hayalinin hakkını ver. Yoksa sabaha kadar tırcılardan ya da mahallesinden başka muhit görmemiş komşunun, akrabalarının televizyon programlarında ellerine birer çubuk alarak her boku bildiğini zanneden tiplerin edalarıyla konuşmalarının kurbanı olursun.
Demem o ki lise hayatında en az 1-2 ülkede bulunmamış; İngilizce dilini belli bir seviyeye getirememiş; lise fen bilimleri dersleri iyi olmayan, tıp bilimine sadece YKS sonrası yurtdışı olduğu için kolaydır inancı ile yaklaşanların bu macerada kaybolmamaları içten bile değildir.
Bunlara rağmen, siz varız diyorsanız biz hep varız. Sağıcakla kalın...
Комментарии