Dünyanın En İyi 1000 Üniversite Sıralaması
Size birisi bir şey satıyorsa ihtiyacınız olduğu için alırsınız; ihtiyacınız yoktur ama bir gün lazım olabilir diye satın alırsınız; çok kelepire denk geldiği için kaçırmayayım dersiniz; ya da satın almazsınız!
Dünyada ilk binde olan bir üniversiteyi sizlere satan birisi mutlaka para kazanacaktır-o üniversiteyi o listeye sokan derecelendirme kuruluşu, size ilk binde diye ısrarla oraya kayıt eden danışmanlık şirketi- fakat siz ne kazanacaksınız! Bir üniversitenin dünyada ilk binde olması o üniversiteyi satın almak yani orda okumak için yeterli bir sebep midir? Dünyada ilk binde üniversite senaryoları veya dünyanın en iyi ilk 1000 üniversite sıralaması ne kadar gerçek? Gelin biraz beraber bu oyunu seyre koyalım…
Dünyadaki en iyi ilk bin üniversiteler, derecelendirme kuruluşları ve STS
Sizin de dikkatinizi çekmiştir mutlaka. QS göre ilk binde olan bir üniversite THE’na göre neden ilk binde değil! Bu üniversite eğer iyi bir üniversite ise zaten iyidir, QS veya THE göre üniversitenin kalitesi şekil alamaz ki? Derecelendirmeyi QS yaparken bu üniversitenin öğretim üyesi sayısı 100 iken THE derecelendirme yapmaya karar verdiğinde öğretim üyesi sayısı 65 mi düşüyor ki ilk bine giremiyor?
Her ne kadar YÖK tarafından alınan denklik kararları kalite odaklı olsa da YÖK'ün bazı konulardaki bazı çekincelerinin giderilmesinde çözüm üretilmiyor maalesef. YÖK'de çalışanlar bazı ülkelerdeki öğrencilerin hak etmedikleri bir şekilde mezun olduklarını düşünüyor olabilirler ki doğruluk payı da vardır. Bu konuda sürekli yeni kararlar almaktansa meselenin özünü yakalayarak bataklığı kurutmaları gerekir yoksa bataklığın üstünde uçuşan sinekleri öldürmekle meşgul olursunuz ki o sırada bataklık başka sinekler üretmeye devam eder.
Bu denklik olayının ilk binler kararlarına veya eğitim alınan programın uluslararası kalite kuruluşlarınca akredite olmaları şartlarına da ihtiyaç duyulmadan çözümü kolay aslında ama her nedense yapılmıyor. Önce beynimizi kurcalayan birkaç soruyu paylaşalım.
Diyelim öğrenci yurtdışında tıp okuyor/okuyacak.
*İlk 400 arasında olan bir üniversitenin tıp giriş sınavında başarılı olan bir öğrenciyi ÖSYM sınavında ilk 50,000 girmiş öğrenci ile aynı kefeye koyarak Türkiye tıp fakültelerine yatay geçiş hakkı veren mantalite, aynı kriteri direk denklik vaadinde bulunduğu ilk 1000'ndeki bir üniversiteye niye uygulamıyor?
Mesela Charles Üniversitesi Hradec Kralove Tıp Fakültesi 2024 giriş sınavını İstanbul'da yaptı. Aynı şekilde Semmelweis Üniversitesi de giriş sınavını İstanbul'da yaptı. Her iki üniversitenin sınavına giren öğrencilerimiz Semmelweis Üniversitesinin sınav sorularının ve akabindeki mülakat sorularının daha zor olduğunu belirttiler. (katılıyoruz bu arada)
Peki, bu durumda YÖKün kabul ettiği dört derecelendirme kuruluşunca aynı anda en az üçünde ilk 400 arasına giren Charles Üniversitesi tıp mezunu doğrudan denklik alabilecek iken; sınavı bile daha zor olan ve eğitim kalitesi olarak Charles Üniversitesinden asla altta kalmayan Semmelweis Üniversitesi tıp mezunu neden doğrudan denklik alamıyor? Semmelweis Üniversitesi de bu dört kuruluşun en az üçünde aynı anda ilk binde mesela?
*İlk 400 arasındaki üniversitenin tıp giriş sınavı ile ilk 1000 arasındaki üniversitenin tıp giriş sınavının soruları ve kalitesi arasında ne kadar fark var? Birisi bunu açıklayabilir mi? Ya da aynı tıp hazırlık eğitimini sunan ilk 600 üniversite arasındaki Sofya Kliment Ohridski Üniversitesi giriş sınavı ile genel sıralamada ilk 1000 arasında olmayan fakat alan sıralamasında dünyada 501-550 arasında olan Sofya Tıp Üniversitesi giriş sınavı arasındaki farkı bana birisi açıklayabilir mi? Her şey aynı ise ki giriş sınavı bile aynı, bu üniversitelerin birinden mezun olana üniversitesi genel sıralamada ilk 1000'nde diye denklik veriliyor, diğerinin üniversitesi tıp alanında ilk binde ama genel sıralamada ilk 1000'nde değil diye STS'ye tabi oluyor, yani doğrudan denklik verilmiyor:)
Bu arada, genel sıralamalarda üniversitenin kendisini esas almak ve bu üniversitenin tıp fakültesi sıralamasına bakmamak ne kadar yanlış ise bir tıp üniversitesinin dünya tıp sıralamasını esas almamak bir o kadar daha yanlış!
*Devam edeyim tıp denkliği üzerinden. Yurtdışında tıp okuyanların hemen hemen hepsi de İngilizce tıp okuyor, doğru mu? O zaman bu arkadaşlara uygulanan denklik sınavları neden Türkçe yapılıyor? Bir sene İngilizce hazırlık almış, B2.2-C1 seviyesinde İngilizce konuşuyor, 6-7 sene de İngilizce tıp eğitimi almış. E bu arkadaş bildiğin İngilizce düşünüyor artık:) O zaman, STS'ler neden İngilizce dilinde yapılmıyor!? Böylece de, şu ülkede şu tıp üniversitesinden iki kelam bile İngilizce bilmeden mezun olmuşlar, bir de denklik istiyorlar söylemine gerek kalmaz.
*Veya STS gerektirmeyen bölümlerden mezun olan öğrencilerin ülkeye bir katma değer oluşturduğuna inanmak için ya alanı ile alakalı genel bir İngilizce sınav konulsun ya da onu da geçtim yurtdışında akademik eğitimine başladığı sene IELTS, TOEFL, Cambridge tarzı uluslararası geçerli sertifikalardan alarak kayıt olmaları şart koşulsun. Bu şekilde de hazırlık sonrası dili bile öğrenmeden birinci sınıfa kayıt oldu ve bir şekilde mezun oldu iddialarına da gerek kalmaz. Bu arada, ilk bindeki bir üniversiteden mezunlara STS uygulanmayacağının bir garantisi var mı? Bence yok:)
Dünyada ilk 1000 üniversite arasında olmak nerede, hangi konuda belirleyici ki?
♦Sizce üniversiteler uluslararası bir işbirliğine adım atacağı zaman birbirlerine ilk binde misin değil misin diye soruyor mudur?
♦Veya ülkede ilk binde olan bir üniversite kendisi ile ortak proje yönetimi talebinde bulunan diğer üniversiteye, ülkedeki tek ilk binde olan benim sen de bu sıralamada yer aldığın zaman gel yapalım mı diyordur?
♦Veya bir ülkede rektörlük seçimleri olduğunda adayların vaatleri arasında üniversitenizi ilk bin arasına sokacağım diyeni duydunuz mu hiç?
♦Amazonun sahibi ile bir röportaj yapıldığını düşünün ve kendisine, “Başarılarınızı ilk binde olan bir üniversiteden mezun olmanıza mı borçlusunuz?” gibi bir sorunun gelmesi mümkün mü mesela?
♦Mademki ilk binde olan bir üniversitede eğitim almayacaksın sana danışmanlık hizmeti sunmuyoruz diyen bir yurtdışı eğitim danışmanlığı firması duydunuz mu?
♦Sizce, Ankara Üniversitesi (ki ilk binde değil) Sofya Kliment Ohridski Üniversitesi'ne (ilk binde), gel seninle Erasmus anlaşması yapalım dediğinde Sofya Üniversitesi’nin aaa sen ilk binde değilmişsin ama, olmaz mı dediğinizi zannediyorsunuz?
♦Bir Avrupa üniversitesinin hazırlamış olduğu topluma faydalı bir projenin finansmanı için Avrupa Eğitim Komisyonuna başvurduğunda, Avrupa Eğitim Komisyonu'nun o üniversiteye aaa ama sen ilk binde değilsin, projeni finanse edemeyiz mi diyor sizce?
♦İlk binde olmayan bir üniversitede siyaset bilimi okuyan, İngilizce dahil 3 Batı dili bilen, gönüllülük çalışmalarına katılmış ve ders dışı aktiviteleri ile güçlü bir CV'si olan öğrenci BM veya UNESCO’ya staj başvuru yaptığında yok olmazzz sen ilk bindeki bir üniversite okumuyorsun mu diyor acaba?
♦HP veya Dünya Bankası iş başvurusu ilanlarında ilk 1000 arasındaki bir üniversiteden mezun olma şartı var mı?
♦Ya da, dünyada ilk 1000 arasında yer alan ve QS dünya üniversiteleri sıralamasında 131.ci sırada yer alan Karlsruhe Teknoloji Üniversitesi, ilk binde yer almayan Sofya Teknik Üniversitesi ile ortaklaşa program yürütme kararına ne demeliyiz? Hatta bu eğitim programları Almanya DAAD destekli. Ciddi para desteği verip modern laboratuvarlar açmış Almanlar. Ne yani, Karlsruhe Teknoloji Üniversitesi neden Sofya Teknik Üniversitesi'ne ya bi yürü git sen ilk 1000'nde bile değilsin dememiş ve uluslararası saygın bir üniversite konumu paye etmiş diye hata mı etmiş? QS veya THE ilk bin üniversite mukaddes kanunlarını çiğnemiş mi olmuş?
♦Ve Leipzig University ki QS göre dünyada 483.cü sırada, aynı saçmalığı yapmış. Gitmiş Sofya Üniversitesi ile ortak diploma veren uluslararası bir program geliştirmiş. Ha, bir dakika Sofya Üniversitesi ilk binde, o yüzdendir diyorsunuz:) Emin misiniz?:))
Üniversitenin ilk binde olması alacağınız eğitimin kalite tescili midir?
Diyelim ki Rusya’da ilk binde olan bir üniversitede İngilizce makine mühendisliği eğitimi alacaksınız. Üniversite doğal olarak ağırlıklı Rusça eğitim veriyor. Uluslararası yayın yapan, çalışmalarından atıflar yapılan öğretim üyelerinin ana dili Rusça ve QS göre etkili olan bu iki kriterin de katkısıyla üniversite ilk binde. Ama siz İngilizce okuyacaksınız! Üniversitede İngilizce bölüme giren çoğu hoca bu başarılı Ruslar arasından değil; başarılı olanlar da ya kendilerine İngilizce konusunda pek güvenmiyor ya da bilimsel çalışmalarından vakit bulamadıklarından dolayı İngilizce eğitim verilen makine mühendisliği derslerine giremiyor. Kaldı ki, üniversite son on yıldır İngilizce eğitim sunmaya çalışıyor ve bu dilde verilen eğitimin kendisini ispatlaması ve piyasada kabul ettirmesi için yeterli bir zaman dilimi değil. Soru şu, böyle bir senaryoda eğitim aldığınız üniversitenin ilk binde oluşu size ne katacaktır? Üniversitenin gerçek bilim atmosferinden istifade edemedikten sonra ki sizin de Rusçanız buna müsaade edecek düzeyde değil, Rusya’da ilk binde bir üniversitede okumanın (YÖK kararına uygunluğu dışında:=) ne getirisi var? Evrak üzerinde herşey mükemmel, değil mi?
Öyle demeyin! Direk denkliği var:)
Biz 22 yıllık tecrübemizde şunu gördük. Yurtdışında eğitimine odaklanan, doğru bölüm ve üniversite seçen, sosyal ve kültürel hayatını aktif yaşayan, yabancı diller öğrenen ve stajlar yapan her mezun denkliğini almıştır. Bu konuda başka türlüsüne inanmamız mümkün değildir. O yüzden, bu denklik konusunu yurtdışı eğitim tecrübenizin yegâne meselesi haline getirmeniz inanın ki üniversite ve bölüm seçiminde, hatta yaşayacağınız şehir tercihinde bile size yanlış kararlar aldırabilir. Yurtdışında eğitim macerasına atılan bir öğrencinin en son derdi denklik olmalıdır. Çünkü,
■ÖSYM sınavlarında ilk 50,000 giremeden yurtdışında tıp okumaya gittim. Ya YÖK denklik sınavını geçemezsem!
■İlk binde olmayan bir üniversitede tıp eğitimi aldım. Ya YÖK denklik vermezse!
■Eğitim aldığım fakülte YÖK tarafından kalite tescil yetkisi kabul edilen Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu tarafından akredite değil. Ya YÖK’ten denklik alamazsam!
gibi maddelerin sizi yormasına müsaade etmeyin.
Ama ben doğrudan denklik almak istiyorum yani herhangi bir STS girmeden. Yukarıdaki şartları sağlamayan bir okuldan mezun olursam doğrudan denklik de alamayacağım, baksanıza!:) Bırakın doğrudan denklik vermesinler. Siz zaten iyi eğitim aldıysanız ki iddianız bu yönde yılda farklı yerlerde 6 kere yapılan ulusal ve 6 kere de uluslararası geçerli sınavlardan birinde alırsınız denkliğinizi. Yılda 12 kere (STS’ler, Yapılandırılmış Klinik Sınavlar, USMLE-Step 3 PLAB-Part 2 AMC-Clinical examinations MCCQE-Part2…var da var) denklik sınavına girme şansınızın olduğunu bilmek direk denklik alırım/alabilir miyim stresinden daha rahatlatıcı değil mi:) Bu arada, YÖK ilk binde olan bir üniversiteye direk denklik vereceğini beyan etmesine rağmen gerekli durumlarda STS uygulama kararı alabileceğini de belirtmiştir. Bir de bu yönden bakın, kim daha şanslı olur! Siz üstünüze alınmayın ama iyi bir eğitim aldığına inanan ve yılda toplamda 12 denklik sınavı hakkı olan bir öğrenci sorulan soruların yarısını doğru yapamıyorsa denklik almasın ve doktor da olmasın zaten:) Bu arada, doğrudan denklik bilgisi kafa rahatlatıcı o yüzden ben yine de ilk binde olan bir üniversitede eğitim alacağım diyorsanız, go for it deriz.:)
Anlayacağınız üzere, özellikle Türk öğrenci adaylarının gittiği çoğu Avrupa ülkesinde tıp eğitimi alanlara belirtmek isteriz ki-diyelim Macaristan’da tıp eğitimi, Bulgaristan’da tıp eğitimi, Slovakya’da tıp eğitimi, Letonya’da eğitim vs- YÖK denklik yönetmeliği ne kaderinizi belirleyen bir durumdur, ne de eğitim alacağınız üniversitenin kalitesini.
Değişmez kuraldır, hayata ne kadar verirsen o kadar alırsın!
Russell Grup veya IVY League üniversitelerine de gidebilirsiniz fakat onlar QS veya benzeri tabloculara ihtiyacı olmadan da var olmuş gerçek üniversitelerdir zaten. Bu üniversiteleri QS veya THE gibi kuruluşların başlara koyması QS’in değrlendirme kriterlerinin bir sonucu değildir ki bahsedilen üniversiteler zaten öncü, bir üniversite nasıl olur masalını QS’e dahil tüm dünyaya anlatmış kurumlardır. Şöyle düşünün, bir AVM’de dünyaca ünlü markaların bulunuşu ziyaretçilerin sayısını artıracağından ve diğer markalara da katma değer oluşturacağından dolayı bu ünlü markalardan çoğu yerde kira alınmaz, hatta bazen onlara para bile öderler desek yanılmayız:) Çünkü o AVM daha fikir olarak bile dünyada yokken o AVM’nin sahibinin dedesi belki de o markalardan giyiniyordu.
Bu arada, Almanya veya Avusturya’da okumak isteyen adayların durumu da vahim:) QS, MÜes, TÜkes takmıyor adamlar. Ülkende bölümünü kazan veya yerleş öyle gel diyorlar. Kafadan kestirip atmışlar QS’leri:) İşi biliyorlar hakikaten. Boşuna Avrupa Birliği’nin patronu olmamış bu Almanlar.
Amerikalılar desen zaten Avrupa Birliği ülkelerinin en güzel yerlerinde, tarihi binalarda Amerika dışındaki akredite Amerikan üniversitelerini açmışlar ve müthiş eğitimler veriyorlar. Hem ABD, hem Avrupa akreditasyonlarına sahipler. Ne yani, bu Avrupa'daki Amerikan üniversitelerinden birinde okuyan öğrenci acaba YÖK bana denklik verir diye mi düşünür? Veya o üniversiteler aa biz ilk binde değilmişiz, şimdi YÖK mezunlarımıza denklik vermez kafasındalar mı sizce:)
Demem o ki, ilk bakışta doğru bir karar gibi gözüken bu ilk bin saçmalığı aslında sizin ilk binde de olmayan ama kaliteli eğitimi alabileceğiniz üniversitelerde öğrenim görme fırsatlarını yakalamanızın önüne geçiyor olabilir. Meseleye biraz da böyle bakmanızda fayda var.
Yurtdışında bir üniversite hangi kriterlere göre seçilmelidir?
Sizleri üzmeme adına dillere pelesenk olan cümle ile başlayayım:) Elbette, üniversitenin ilk binde olup olmaması önemli bir kriterdir. Oldu mu?:)
Şaka bir yana, bazıları için bu kaide bir kriter olmakla beraber bir de şunlara dikkat etmekte fayda var.
1.Lise hayatının ehemmiyeti
Lise derslerinizdeki başarı durumunuz yurtdışı eğitiminizde belirleyici olacaktır. Orta derece bir lise talebesi iken giriş sınavları zor olan bir üniversitede zorlanabilirsiniz. Hazırlık alacağım. Yetmez! Hazırlık eğitimi daha çok size eğitim dilini öğretirken ki o saatler de yetmez bireysel çalışmalarınız da olmalıdır, toplumda aktif olmalısınız ki diliniz gelişsin, bölüme hazırlık eğitimleri ortalama 200-300 saattir. Yani sizin 2-3 yıllık ders eksiğinizi teknik olarak gidermesi mümkün değil.
Ben de, sınavsız kabul eden bir üniversitede okurum. Hem de ilk binde olan:) İyi düşündünüz ama orda da sıkıntı yaşayabilirsiniz. Çünkü o tarz üniversiteler her ne kadar sınavsız olsa da ( ki o tarz üniversiteler öğrenciyi küstürüp geri çevirmekten ise şans verme ve kazanma taraftarıdırlar) eğitimleriniz esnasında başarılı olmanızı talep edeceklerdir. Nasıl ki her ülkede çok iyi, iyi, orta, orta altı, vasat üniversiteler varsa yurtdışı eğitim adayları arasında da bu tür kategoriler olacaktır. O yüzden, lise geçmişine istinaden ne tür bir üniversitede okunması gerektiğini en iyi adayın kendisi bilir. Çünkü insan herkese bir yere kadar oynayabilir ama kendisine sonsuza dek oynayamaz:)
2.Maliyetlerin belirleyiciliği
Yurtdışında üniversite eğitimi genelde ücretlidir ve bu ücretler ülkelere göre değişmektedir. Aynı şekilde değişen diğer bir veri de yaşam giderleridir. Doğal olarak, akademik yetkinliğinizi esas alırken bir de seçeceğiniz üniversitenin yıllık harçlarını, yaşam ve konaklama giderlerini karşılayıp karşılayamayacağınızı iyi düşünün.
3.Kişiliğin esas alınması
Her kişi her yurtdışı ülkesinde her üniversitede okuyamaz ve her şehirde de yaşayamaz. Yani, kapağı atmak yetmeyecek. Çünkü üniversite hayatı lise hayatından çok farklıdır hele bir de yurtdışı olursa. Kendi ayaklarının üzerinde durabilme, farklı kültürlerin eritildiği potaya basket çakma, kendini kabul ettirme ve bunları yaparken de eğitim ve üniversite hayatından zevk alma. Zor değil tabi ama kolay da değil. Eğer kişiliğinizi de esas alırsanız, yani içine kapanık mısınız yoksa sosyal misiniz; küçük bir yerde mi mutlu olursunuz yoksa büyük metropoller tencere ben kepçe misali misiniz? Daha çok ücretli staj taraftarı mısınız yoksa sizde gönüllülük esas mı? Yani, gideceğiniz ülkenin profiline iyi çalışın, insanlarını önceden araştırın, şehirlerini ve bu şehirlerdeki yaşamı uzaktan da olsa koklamaya çalışın ki kendiniz için en dopru üniversitenin bulunduğu yeri peşinen bulun!( Bu arada farz edin ki yanıldınız. Sorun yok. Hedef başka bir ülkeye bir dönemliğine Erasmus yapın ve umduğunuzu gibi çıkarsa hemen transfer olursunuz:)
4.Markanın arkasına saklanmak ve sınavsız diye bir bölümü seçmek
Dijitalleşen dünyada ve doğal olarak herkesin her şeye kolay ulaşabildiği bir çağda bir üniversite türünün veya markasının arkasına saklanmak işi çözmeyecektir. Üniversite isimleri ya da markaları artık bu global dünyada arkasına saklanılacak bir dağ değildir. Üniversite, öğrencinin kendisine uyacak şekilde seçtiği bir yerdir. Aynı şekilde bölüm de. Çünkü yanlış üniversite ve bölüm seçimimi öğrencilerin ilerleyen dönemlerde işsiz kalmasına ya da mesleklerinde sıkıntılar yaşamasına sebep olabilmektedir. Kendi yapabileceklerinin kapasitesini bilmeden bu bölümlere giden pek çok kişi ya iş bulamamakta ya da çok düşük meblağlara mezun olduktan sonra çalışmaktalar. Öğrenciler bölüm ve üniversite seçerken hem kendi karakterlerine uygun hem de geleceğin meslekleri ile alakalı bölümleri seçmeleri gerekmektedir.
5.Yeteneklerinizi bilerek üniversite ve bölüm seçmek
Stanford Üniversitesi geçtiğimiz dönemlerde öğrencilere yetenek yönetimi adı altında bir test uygulamıştır. Bu test öğrencilerin üniversite türleri arasında hangisine yatkın olduğunu ve yeteneklerini gösteren bir psikolojik testtir. Bu testin içerisinde 10 adet test bulunmaktadır. Bu testler öğrencilerin gelişim alanını, mesleki alanını, yatkınlığını ve uygun olan üniversitesi gibi pek çok konuyu ortaya çıkarıyor. Daha sonra bunu geleceğin mesleğine göre uyarlayarak öğrencilerin doğru tercih yapmalarını ve doğru yönelmelerini sağlamaktadır. Peki, bu testler başarılı oluyor mu? Cevap ise kesinlikle evet. Harvard Üniversitesi’nde işsizlik yüzde 40 iken Stanford Üniversitesi bu testleri sayesinde mezun olan öğrencilerinde işsizlik oranını yüzde 3 civarına çekmeyi başaran bir üniversite olmuştur. Aynı şekilde Harvard Üniversite içerisindeki öğrencilerin mutsuzluk oranı yüzde 70’i geçmişken, Stanford Üniversitesi içerisindeki öğrencilerin mutsuzluk oranı yüzde 1,5 civarında olmuş durumda. Bu da tamamen öğrencilerin karakterlerine uygun üniversite ve bölüm tercihlerine yönlendirilmiş olmasından dolayıdır.
6.21. yüzyıla ait olduğunu unutmamak
Üniversite türleri ve bölümlerinin yanı sıra eğitim öğretim hayatı 21. yüzyıl yetkinliklerine göre şekillenmiş durumdadır. Bu yetkinlikler 4 alanda toplanmakta. Bunlar kişisel anlamdaki yetkinlik, sosyal anlamda yetkinlik, akademik anlamda yetkinlik ve teknik anlamda yetkinliktir. Öğrenciler üniversite ve bölüm tercih etmeden önce bu 4 ana alan üzerindeki yetkinliklerini bilmeli ve ona göre tercih etmeleri gerekmektedir. İsmi olan üniversite her zaman en iyi olan üniversite değildir. Kişinin kendisine en uygun olan üniversite ve bölümü seçmesi o üniversiteyi kişiler için en iyi üniversite yapmaktadır. Öğrencilerin hangi üniversiteye gittiği değil gittiği üniversitede kendilerine ne kattığı ve ne öğrendiği asıl önemli olan konudur. Dünyanın en büyük ve en iyi eğitim veren üniversitelerine bile bir amacı olmadan gidip gelmek öğrenciye hiçbir şey katmayacağı gibi aksine öğrenciden çok fazla şey eksiltmektedir.
Bu arada bu sıralama belasını başımıza kim musallat etti derseniz?
Üniversite sıralamalarının fikir babası, 20. yüzyılın başlarında tanınmış bir psikolog, bilim yazıları editörü James McKeen Cattell'dir. 1903'te, ülkenin en iyi bilim adamlarının değerlendirmesi olan ve üniversite bölüm başkanları tarafından derecelendirilen American Men of Science'ı yayınlamaya başladı. Daha sonra, bu bilim adamlarından kaçının ülkenin çeşitli üniversitelerinden mezun olduğunu sayma fikrine kapıldı. Bir beyzbol meraklısı olarak, bu sonuçları bir lig tablosunda olduğu gibi baştan aşağı sıralıyordu ve bu onun için tamamen doğal görünüyordu. Fakat unuttuğu bir şey vardı. Üniversitede okumak beyzbol oynamak değildi.
İyi üniversite tanımı nedir?
An itibariyle hala iyi bir üniversite nedir sorusuna ne QS ne THE ne de başka birisi kesin cevap verebilmiş değildir. Bir üniversitenin iyi olma kriterlerini kesin kez kim tayin eder? Harvard benzerlerinden ve diğerlerinden ne kadar önde desek belki de Bolt ve Tashi Dendup arasındaki mesafe kadardır diyeceksiniz.
Üniversitelerin genel değerlendirilme kriterlerini iyi diye kabul etsek bile, bu kim için iyi?
Hayatın insanlara öğrettiği net bir kural varsa o da siyasi veya iktisadi çevrelerin aldığı kararların cefasını genelde kararları alanların değil, kararların uygulandığı insanlar yani halkın çektiğidir. Lise hayatına binaen kendisi için doğru bir üniversiteyi seçebilecek iken adayın, uygulamada olan bu tarz kararlardan dolayı ilk binde olan bir üniversiteden daha iyi olan üniversiteyi seçmemesinin bedelini kim ödeyecek? Özgür iradesi var, seçmek zorunda değil diyebilirsiniz fakat yurtdışı eğitim danışmanlığı sektörünün oluşturduğu bu ilk 1000 dalgasına kaptırmaktan nasıl alabilir ki kendini?
O zaman şu gerçeği bizce aklınızdan çıkarmayın ki furyaya kapılmayasınız. Çoğu üniversitenin bu tür derecelendirme kuruşlarında yer almasının tek bir sebebi vardır. O da, ilk binde olan bir üniversite kampanyası ile daha fazla uluslararası öğrenci cezbetmek ve daha fazla para kazanmaktır. Bunun dışındaki sebepler laf-ı güzaftır. Çünkü QS veya THE, URAP, CWTS Leiden gibi kuruluşların,
Akademik repütasyon
Mezuniyet rasyosu
Atıf ve yayım sayısı
Uluslararası öğrenci sayısı
Employer reputation
Öğretim üyesi-öğrenci rasyosu
Burslar
gibi kriterline binaen ilk binde olan bir üniversite,
Öğrenci başı düşen sanatsal, kültürel çalışmalar oranı?
Veya bu yılki mutlu öğrenci sayısı?
Ya da şu kadar öğrencimiz kendini özgüvenli hissediyor rakamı?
Hatta keşke bu üniversiteye değil de şu üniversiteye gitseydim diyenlerin oranı?
gibi gerçekçi kriterleri esas alan herhangi bir üniversite bu tarz derecelendirme kuruluşlarının listesinde olmayı kendisine bir hakaret addederdi.
Peki derecelendirme kuruluşlarının yukarıda bahsi geçen bir üniversiteyi değerlendirme kriterleri arasında bu yazdığımız dört soruyu bir kriter olarak gören var mı? Elbette var, hem de ilk binde yer almayan yüzlercesi. Bu üniversiteler bilirler ki eğer öğrencisi yoksa ki öğrenci olmazsa bir anlam ifade etmezler, yani o üniversitede yapılan genel çalışmaların merkezinde öğrenci bulunmuyorsa, üniversitenin ilk binde olup olmamasının hiçbir manası yoktur.
Sahi, bu arada eğer genel kriterler aynı ise neden Qs’de ilk 600’de olan bir üniversite THE’da ilk bine bile giremiyor yani 1001+’de kalıyor? Hani birkaç sıra fark olur da anlarsın:) Aynı yıl ki muhtemelen birbirine yakın zamanlarda yapılan bu değerlendirmeler esnasında herhalde bu üniversite QS nezdinde başka bir kimlikle bulunuyor, oradan da THE gidene kadar kimlik değiştiriyor ki QS’de 600 arasında iken THE’de ilk bine bile giremiyor:) Qs diyor ki benim gördüğümü sen göremiyorsun eyy THE. Elbette kendince süslü açıklamaları vardır ama siz bunları bi ara düşünün diye yazıya not düşmek istedim.
Sevgili yurtdışında üniversite adayı,
İster Times Higher Education (THE), QS World University Rankings, Academic Ranking of World Universities (ARWU), University Ranking by Academic Performance (URAP), CWTS Leiden Ranking beşlisinin kurduğu ligde yer alan ilk bindeki üniversitede eğitim alın; ister ilk binde üniversite oyununa gelmeyen ama yabancı öğrenciye ne sunduğunu bilen bir üniversitede okuyun.
Bizim için fark etmez. Bizler, insanın hayatına dokunma sanatı olan eğitim danışmanlığı görevimizi her hâlükârda icra ederiz.
Bizden nasihat alın diye de yazmadık yazımızı, sadece biraz da genel kabule nazaran farklı bir zaviyeden bakın istedin meseleye.
Yoksa Tanrı bile kutsal kitaplarda nasihat alın demez, almaz mısınız der:)
Yurtdışı eğitim maceranızda görüşmek üzere…
Kubilay Zer Göktürk
Comments